20 Haziran 2011 Pazartesi

Bence BDSM, ya da niye BDSM?

Niye insan planlı bir şekilde bağlanmak, acı çekmek, çektirmek, hakarete uğramak ya da aşağılamak ister. Bunların cinsellikle bağı ne? Neden sevişirken bağlanmayı, kırbaçlanmayı ya da bir senaryonun içinde emirler almayı ya da bazen de tam tersi olup bunları birine uygulamayı arzuluyorum? Birçok insana çok sapıkça gelen bu konuda benim düşüncem oldukça basit. Benim cevabım zaten tüm bunları plansız bir şekilde yaşıyor oluşumuz.

Gündelik hayatımızda zaten BDSM var. Hiyerarşiler var ve emir alıyoruz, patronlardan ya da aile bireylerinden. Birilerine ait görülüyoruz. Şirketlere, aile kurumuna ya da devlete. Mal oluyoruz, nesneleştiriliyoruz. Her birimiz sistemin bilinçli ya da bilinçsiz bir noktasındayız. Maruz kalıyor, parçası oluyor, bazen yeniden üretiyor ya da bazen isyan ediyoruz. Elimiz kolumuz bağlı bazen, tehdit ediyoruz ya da kontrol etmeye çalışıyoruz. Üstelik tüm bu sistemin içinde arzularımız, duygularımız ve bastırılmış/baskılanmış cinselliğimizle ve komplekslerimizle var oluyoruz. Sevgilimizi kıskanıp onu kontrol etmeye çalışıyoruz. O başkasına aşık olmasın diye duygularını kontrol etmeye çabalıyoruz ya da acı çekiyoruz. Acımızdan bazen zevk alıyor ya da onu kontrol altına almaya çabalıyoruz. Peki hangimiz kontrolü kaybetmek istemiyoruz? İnsanlara bağırabilmek ya da kırıp dökmek, acı vermek... Acı, şiddet, iktidar arzusu hayatımızın parçası. En az deştiğimiz, üzerine kafa yorduğumuz karanlık, hayvani yanımız.

İşte ben BDSM yi seviyorum çünkü bu benim için tüm bu mekanizmaları yeniden kurgulayabileceğim ve duygularımı yönetebileceğim bir alan. Hem köle, hem de dominant perspektifinden. Yatağa bağlı ve kırbaçlanırken, acı çekerken tüm gündelik hayatımdaki dinamikler değişiyor. Kendimi düşünmek zorunda değilim ya da herhangi birini çünkü ben artık başkasına aitim. Kontrollü olmak zorunda değilim çünkü başkasının kontrolündeyim. İsyan etmem gerekmiyor ve haksızlığa uğramış hissetmiyorum (Tabi efendim bi yamuk yaparsa, Spartaküs moduna da geçebilirim). Tek düşündüğüm bir sonraki kırbaç darbesinin ne zaman geleceği. Sonra vücudumun adrenalin salgıladığını hissediyorum. Kaslarımın hareketi ve vücudumun tepkilerini gözlemliyorum. İnanılmaz bir farkındalık. Bir nevi 3. gözün açılması : )

Birinin bana psikolojik olarak hükmetmek için neleri kullandığını gözlemleyebiliyorum. Korkutmak ya da heyecanlandırmak için, sabırsızlandırmak ya da kendine hayran b


ırakmak için. Bunun yanı sıra karşımdaki insanı da gözlemlememi sağlıyor. En karanlık arzularını keşfediyorum. Sınırları öğreniyorum ve öğretiyorum. Bir submissive de en az bi
r dominant kadar öğreticidir. Ve oynadığım kişiyle güven ilişkisi geliştiriyorum. Teslim olma ya
da teslim olunanın sorumluluğunu alma...

Ve tabi bunların hepsi sosyolojik bir gözlem için değil elbet : ). Zevk alıyorum. Acıyla oynamaktan, iktidarla oynayıp onun beni tatmin etmesini sağlamaktan zevk alıyorum. Bunun sebebini bilmiyorum, belki yönelim ya da karakterinmin bir parçası? Acıyı ve karanlığı, zevke ve sevgiye dönüştürmek. Gölgenle dans edip, çığlık ata ata gülmek. Bu arada gıdıklamanın da BDSM de kullanılan işkence yöntemlerinden biri olduğunu not düşmek isterim.

İşte böyle. Daha çok şey var anlatılabilecek ama artık devamında...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder